İMANIN ŞARTLARI

Müslümanlıkta mü’min olmak ve onun dünya ve ahirette sonuçlarından yararlanmak için iman şarttır. İman etmenin de altı şartı vardır. Bunlar Amentü billahi duasında toplanmıştır. Şimdi bunları görelim: 1- Allah’a iman etmek. 2- Meleklere iman etmek. 3- Kitaplara iman etmek. 4- Peygamberlere iman etmek. 5- Ahiret gününe iman etmek. 6- Kadere, yani hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğine iman etmek. 

1) Allah’a iman etmek: O’nun varlığına, birliğine, kemâl sıfatları ile donatılıp noksan sıfatlardan münezzeh olduğuna iman etmektir. Allah vardır: O’nun varlığı o kadar açıktır ki hepimiz içimizde O’nu hisseder, başımız daraldıkça O’ndan yardım dileriz ve O, bunu da kabul ederek dileğimizi yerine getirir. Kainatta hiç bir şey kendi başına var olmayacağına göre bunca mahlukatın bir yaratıcısı olmalıdır. Sonra tabiattaki bu kadar harika ve güzellikler ancak sonsuz ilim ve kudret sahibi olan Allah’ın varlığı ile izah edilir. 

2) Meleklere iman etmek: Allah’ın bir çok yaratıklarından biri de meleklerdir. Bunlar nurdan, yani ışıktan yaratılmışlardır. Onun için gayet süratli ve güçlüdürler. İnsanları koruyanları, tabiatı koruyanları vardır. Bu meleklerin içinde dört tanesi büyük meleklerdir. Sırasıyla şunlardır: Cebrail, Azrail, Mikail ve İsrafil’dir. Cebrail en büyük melektir. Peygamberlere vahy getirmekle görevlendirilmiştir. Peygamberimize de o vahy getirmiştir. Azrail de, yaratıkların canını alan melektir. Onun görevi de budur. Dünyanın neresinde olursa olsun, bir yaratığın ömrü bitti mi, hemen gider onun canını alır. Bunu da o kadar kolay yapar ki, sofrada yemek yiyen birinin istediği yerden yemek alması gibi, o da rahatça onların canını alır. Mikail de, tabiat olaylarını yürütmekle görevlendirilmiş bir melektir; mesela yağmurun yağması, otların bitmesi, yerin sarsılması v.s. gibi. İsrafil ise dünyanın ömrü bittiği zaman sur denen borazanını çalarak kıyametin kopmasını temin edecek olan melektir. Bu dört meleğin dışında “kiramen katibin” gibi insanların yaptıklarını yazanla, “münker nekir” gibi kabirde insanlara soru soranlar ve daha bir çok görevleri yerine getiren melekler vardır. Meleklere inanmanın şöyle pratik bir faydası vardır: Nasıl şeytan denen kötü mahluk insana şerri fısıldarsa, melek de insana hayrı telkin eder. İşte iyi bir iş anında insanın içinden iyi bir ses gelir ki, o melektir, onu yapmakta fayda vardır. Sonra her yaptığının melekler tarafından yazıldığına inanan bir kimse kolay kolay kötülük edemez. 

3) Kitaplara iman: Kitaptan maksat, Cebrail aleyhisselam aracılığı ile Peygamberlere inen kutsal kitaplardır. Bu kitaplar ilk insandan itibaren inmeğe başlamış ve insanlara Allah’ın yolunu göstermiştir. Adem aleyhisselam’a 10, Şit aleyhisselam’a 50, İdris aleyhisselam’a 10 ve İbrahim aleyhisselam’a da 10 suhuf (sayfa) yani küçük kitap indirilmiştir. Esas büyük kitaplar ise dört tane olup; tarih sırasına göre şunlardır: Tevrat; Musa aleyhisselam’a indirilmiştir. İkincisi ise Zebur’dur. Bu da Davut aleyhisselam’a indirilmiştir. Daha çok dua ve ilahi kitabı halindedir. İncil de Hz. İsa’ya indirilmiştir. Son kitap ise bizim kitabımız olan Kur’an-ı Kerim’dir. Allah onu koruyacağını haber vermiştir. Biz Müs38 lümanlar da bunun üzerinde titizlikle durur, onun muhafazası için var gayretimizi gösteririz. Temiz ve sağlam baskısı, ezberlenmesi, hayatta tatbik edilmesi onu koruyan faktörlerdir. Sizde zaten Kur’an okumaya çaba sarf etmekle bu kervana katılmış durumdasınız. 

4) Peygamberlere iman: Peygamberler insanlara Allah’ın mesajlarını getiren, olağanüstü kabiliyetlerle donatılmış seçkin kişilerdir. Nerede insan varsa orada Peygamber var olmuştur. İlk insan Adem aleyhisselam aynı zamanda bir Peygamberdir de. Bu itibarla sayısız Peygamberler gelip geçmiştir. Bunların ilki Adem aleyhisselam, sonuncusu da bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)dir. Bunların arasında bir çok Peygamberler gelip geçmiştir. Sayıları belli değildir. Bir rivayette 120 bin Peygamber gelmiştir. İnsanlık tarihi bir bakıma Peygamberler tarihidir. Bütün büyük olaylarda Peygamberler vardır. Onlar insanların öncüleri olduklarından daima baştadırlar. Kur’an-ı Kerim’de 24 Peygamberin adı geçmektedir. İsimleri şunlardır: Adem, İdris, Nuh, Hud, Salih, İbrahim, Lut, İsmail, İshak, Yakub, Yusuf, Eyyüb, Şuayb, Musa, Harun, Davud, Süleyman, İlyas, Elyesa, Yunus, Zülki, Yahya, İsa, Muhammed (Aleyhisselam hazretleri). Kur’anda isimleri geçen üç zat daha vardır ki, bunların Peygamber olup olmadıkları ihtilaıdır: Üzeyir, Lokman, Zülkarneyn. 39 

5) Ahiret gününe iman: Her şeyin sonu olduğu gibi bu dünyanın da bir sonu vardır. İşte dünyanın sonuna kısaca ahiret günü denmektedir. İsrafil aleyhisselam suru ikinci kez öttürünce, insanlar kabirlerinden kalkacak, hesap, kitap için Allah’ın huzuruna çıkacaklardır. Buna Cenab-ı Allah haber verdiği gibi akıl mantık da bunu gerektirmektedir. Bir kere bu kainatın da bir sonu olması tabiidir. Nitekim kainatın yaşının, yani başlangıç noktasının başı ilim adamlarınca bilindiği gibi, sonu da bilinmektedir. Ancak ne zaman olacağı bilinmemektedir. Kaldı ki insan mükemmel bir varlıktır: Kırk elli yıllık hayat ona yetmemektedir. Eğer ahiret de olmasa, bu kadar harika yaratık kısa bir süre için yaratılmış olur ki, bu akıl dışıdır. Sonra herkes dünyada ettiğinin karşılığını bulamamaktadır. Zaten dünyanın düzeni buna müsait değildir. Her şeyi yerli yerine koymağa elverişli değildir. Onun için bunu gerçekleştirecek başka bir âlem olmalı. İşte o âlemin adı ahiret âlemidir. Orada iyilik edenler cennetle, kötülük edenler de cehennemle ve oraya mahsus ceza şekilleri ile yaptıklarının karşılığını göreceklerdir. Cennet Allah’ın nimetinin yurdudur. Bu dünyada Allah’ın emri gereği nefsine hakim olup da tam zevk alamayanlar orada sonsuz hazza nail olacaklardır. Aynen bunun gibi bu dünyada kötülük edenlerde cehennem denen azap evinde azaplarını çekeceklerdir. İmanla gitmek şartı ile, bir kimse cehenneme girse de, cezasını çektikten sonra cennete girer. İnanmayanlar için ise bu şans yoktur. Onun için bu dünyada iken iyi düşünüp kılı kırk yarmalı; Allah’ı tanımakla beraber emirlerini eksiksiz olarak yerine getirmelidir. Allah kimsenin ecrini zayi etmeyeceğini haber vermektedir. 

6- Kadere iman etmek: Kader; Allah Teala Hazretlerinin, ezelden ebede kadar olacak şeylerin zaman ve mekanını, niteliklerini,velhasıl ne şekil ve ne zaman da olacaklarsa onların hepsini ezelde daha onlar yokken-bilip o surette tahdid ve takdir etmesine denir. Bu Cenab-ı Allah’ın büyüklüğü ile doğru orantılı bir şeydir. Allah için eksiklik, acizlik söz konusu değildir. Olan şeyleri bildiği gibi olmayan şeyleri de önceden bilir. İnsanlar dahil olmak üzere kainatı idare eder. Onların yapacaklarını bilmesi onlar için bir mahzur doğurmaz. Eğer herkes dini ve dünyevi görevini yaparsa, korkacağı bir şey yoktur. Yalnız Allah’dan korkmakla beraber rahmetini de ummalıdır, kendisi içinde iyilik düşünmelidir. Allah kullarını analarından daha çok sever. Ana onun dünyayay gelmesine sadece vesile iken, Allah onu yaratarak dünyaya getirmiştir. İnsanın o çizgiden çıkmaması lazımdır. Kaza ve kadere inanmanın şöyle bir faydası vardır: Hiç şüphe yok ki insan bu iman sayesinde Allah’ın yaratıcılığını ve hakimiyetini tanımış olur. Bu sayede ruhu kuvvet kazanır, seciyesi yükselir, hayata büyük metanetle sarılır. Muaakiyetten muaakiyete koşar. Çünkü Allah’ın bir hikmeti vardır diye düşünür. Allah’ın kazasına razı olur, ümitsizliğe düşmez. Heyecana kapılmaz. Sükûneti elden bırakmaz. Sakin bir kalp ile çalışmasına devam eder. İşte böylece iman eden bir kimse, yaptığı her şeyden Allah’dan sevap umabilir. Çünkü Allah ona bunu verecek güçtedir. Allah için zor diye bir şey yoktur. Ama ona inanmayanlar için bu şans yoktur; çünkü onu inkar etmişlerdir. Başları sıkıldığı zaman ondan yardım görmeleri için, rahat anlarında ona ibadet etmeli, onun yasaklarından kaçmalıdırlar.