VEDA HUTBESİ

VEDA HUTBESİ 

Allah'a hamd olsun. O'nu över, O'na şükrederiz. O'ndan medet umarız. O'ndan bağışlanma dileriz, tevbe ederek O'na itaate yöneliriz. Nefislerimizin kötülük telkinerinden ve kötü ameller işlemesinden Allah'a sığınırız. Allah kime doğruyu gösterirse, kimse onu hak yoldan uzaklaştıramaz. Kimin de hak yoldan uzaklaşmasına özgürlük tanırsa, kimse ona doğruyu gösteremez. Tek Allah'tan başka tanrı olmadığını, ilahlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruarında ortağı bulunmadığını kabul ve tasdik ederim. Muhammed'in O'nun kulu ve Rasûlü olduğunu kabul ve tasdik ederim. (1) Ey Allah'ın kulları, size Allah'a sığınmanızı, emirlerine yapışmanızı, günahlardan arınmanızı, azabından korunmanızı öğütlerim. Size tekrar tekrar, O'na itaati tavsiye ederim. Sözlerime hayırlı olanla, O'nun izni ve yardımıyla başlıyorum. 

(2) Ey İnsanlar! Ben sizin hepinize, Allah'ın; emirlerini tebliğ ile görevlendirdiği, ilahî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur ettiği tek yetkili Rasûlüyüm. Beni dinleyin, size bazı açıklamalar yapacağım. Bu yıldan sonra, bir daha burada sizinle buluşup buluşamayacağımı bilemiyorum. 

(3) Ey İnsanlar! Kanlarınız, canlarınız, yaşama hakkınız, mallarınız, namuslarınız, haysiyet ve şereeriniz, vücut bütünlüğünüz Rabbinizle buluşacağınız güne kadar bu ayınızda, bu beldenizde, bu gününüzün saygıya, korunmaya layık olduğu gibi, saygıya ve korunmaya layıktır, dokunulmazdır. Ancak İslam'ın koyduğu sorumluluk gereği uygulanan gerekçeli karara dayalı cezalar müstesnadır. 

(4) 60 Benim sözlerimi iyi dinleyin ki, izzet ve şeree huzurlu yaşamaya devam edesiniz. Sakın haksızlık yapmayın ve zulmetmeyin. Sakın baskı, zulüm ve işkenceye alet olmayın. Sakın zulme boyun eğmeyin. Haksızlığa rıza göstermeyin. İyice anlatabildim mi? Allah'ım, Sen de şahit ol. 

(5) Ashabım! Siz Rabbinizin huzuruna varacaksınız, size işlediğiniz bilinçli amellerin hesabını sorulacak. İyice tebliğ edebildim mi? Allah'ım, Sen de şahit ol! (6) Ey İnsanlar, Allah'a sığının, emirlerine yapışın, azabından korunun. İnsanların mallarını eksik teslim etmeyin, değerlerini düşürmeyin, bedellerini eksik ödemeyin, mallarını kötülemeyin, haksız rekabet yapmayın, aldatarak, hile yaparak, fırsat kollayarak, gasp ederek insanların haklarını zayi etmeyin, zayiine sebep olmayın. Ülkede, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmakta ve küfürde ileri git­meyin. 

(7) Ashabım! Kimin yanında bir emanet varsa, bu emaneti sahibine versin. Size hediye verene hediye ile karşılık verin. Kefil borçlu gibidir. Borcun ödenmesi gerekir. 

(8) Soyunuzdan sopunuzdan medet umarak benim yanıma yaklaşmayın. İşlediğiniz bilinçli amelleri vesile ederek yanıma gelin. Ben bütün insanlara da, size de aynı şeyleri söylüyorum. 

(9) Cahiliye döneminin faizli alışverişleri kaldırılmıştır. Yüce Allah, kaldırılan ilk faizin, Abbas b. Abdilmuttalib'inki olmasını emretmiştir. Ancak ana paralarınız sizindir. Ne siz haksızlık edebilirsiniz, ne de haksızlığa uğratılacaksınız. Allah, faizli alışverişin yapılmayacağını icrası kesin hüküm haline getirdi. Kaldıracağım ilk faiz amcam Abbas b. Abdilmuttalib'in faizli alış verişlerindeki faizdir. 

(10) 61 Ey İnsanlar! Hangi ayda, hangi günde, hangi ülkede olduğunuzu biliyor musunuz? 

(11) (İnsanlar, saygıya layık korunan bir günde, dokunulmazlığı olan ülkede ve bir ayda, dediler.) Ey İnsanlar! Kanlarınız, canlarınız, yaşama hakkınız, mallarınız, namuslarınız, haysiyet ve şereeriniz, vücut bütünlüğünüz, Rabbinizle buluşacağınız güne kadar bu ayınızda, bu beldenizde, bu gününüzün saygıya, korunmaya layık olduğu gibi, saygıya ve korunmaya layıktır, dokunulmazdır. Ancak İslam'ın koyduğu sorumluluk gereği uygulanan gerekçeli karara dayalı cezalar müstesnadır. 

(12) Ashabım! Şunu belirteyim ki, Cahiliye dönemindeki bütün kan, su ve mal davaları, kıyamet gününe kadar şu ayaklarımın altındadır.

(13) Kıyamet gününe kadar Cahiliye döneminde var olan kan davaları kaldırılmıştır, Cahiliye döneminde var olan kan davaları kaldırılmıştır, kaldıracağımız ilk kan davası, Amir (İyâs) b. Rebîa b. el-Hâris b. Abdülmuttalib'in kan davasıdır. O Sa'd b. Leysoğulları'nda süt anneye verilmiş bir çocuktu. Hüzeyl, onu öldürdü. İyice tebliğ edebildim mi? (İnsanlar; ‘elbette tebliğ ettin', dediler) -Allah'ım Sen de şahit ol! Burada bulunanlar sözlerimi bulunmayanlara iletsin. 

(14) Kâbe hizmetkarlığı ve hacıların su ihtiyacını karşılama dışında cahiliye devrinin hükümet görevleri kaldırılmıştır. 

(15) Kasten adam öldürmenin cezası, kısastır. Kasten öldürmeye benzeyen cinayet, sopa ve taşla öldürmedir. Diyeti, yüz devedir. Kim daha fazlasını isterse, o İslam'ı benimsemeyen Cahiliye dönemini özleyen biridir. En büyük Allah düşmanı, kendisine herhangi bir kastı olmayan birini sebepsiz yere öldürendir, kendisine el kaldırmayana sebepsiz yere vurandır. İyice tebliğ edebildim? Allah'ım, Sen de şahit ol! 

(16) Ey İnsanlar! Sizi uyarıyorum, herkes yalnızca kendi işlediği suçtan sorumludur. Suçlu evlattan dolayı baba sorumlu tutulamaz, suçlu babadan dolayı evlat da sorumlu tutulamaz. 

(17) Ey İnsanlar! Şeytan, sizin bu topraklarınızda kendisine tapınılmasından ümit kesmiş bulunuyor. Ancak, bunun dışındaki önemsiz gördüğünüz davranışlarda, aranızda çıkardığı fitne fesatla sizi birbirinize düşürdüğünde sözünün dinlenmesinden hoşnut olacaktır. Dininizde sebat ederek, dininize sahip çıkarak, şeytanın, şeytan tıynetli ahlaksız azgınların, şeytani düzenlerin vesvesesinden, daleveresinden kendinizi koruyun. 

(18) “Ey İnsanlar, yalan yere Allah'ın adını anarak yemin etmeyin. Yalan yere Allah adına yemin edenin yalanını Allah açığa çıkarır. 

(19) Ey İnsanlar! Zaman, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı gündeki düzenli sistemine girerek seyrediyor. Ayların sayısı, on ikidir. Dört tanesi, savaşın haram olduğu aylardır. Bunlardan üçü bir biri peşinden gelir. Biri tektir. Bunlar Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Cumade'lahire ile Şaban arasındaki Mudar kabilesinin adını koyduğu ay Recep'tir. Allah'ın, gökleri ve yeri yarattığı gün, Levh-i Mahfuz'da tesbit ettiği kayıtlarda, on iki aydan dördü savaşın haram olduğu aylardır. İşte bu haram aylarla ilgili hüküm, insanlığı, insani değerleri ve düzeni ayakta tutan dinin, medeniyetin, zamanla değişmeyen tabii hukuk kurallarını içeren şeriatın hükmüdür. Bu aylarla ilgili Allah'ın koyduğu yasakları çiğneyerek kendinize, birbirinize zulmetmeyin. İlahlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruarında, Allah'a ortak koşan Müşrikler nasıl size karşı topyekün savaşıyorlarsa, siz de onlara karşı topyekün savaşın. Bilin ki, Allah kendisine sığınıp, emirlerine yapışarak günahlardan arınıp, azaptan korunanlarla, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan müminlerle, müttakilerle beraberdir. Saldırmazlığın gelenek haline geldiği, Allah'ın savaşı haram kıldığı ayları erteleyerek, yerlerini değiştirerek, on iki aya ay ilave ederek, hileli takvim düzenlemek, kesinlikle Allah'ın sene ve aylarla ilgili koyduğu hükmü inkarda ileri gitmektir. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah'a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkarda ısrar edenlerin, kafirlerin, bu yüzden hak yoldan uzaklaşmalarının, dalaleti tercihlerinin önü açılır. Erteleyerek, değiştirerek ilave ettikleri aydaki savaşları, bir yıl helal ve meşru, bir yıl haram sayarlar. Allah'ın haram kıldığının sayısına uydursunlar da, Allah'ın haram kıldığını helal ve meşru kılsınlar, isterler. Onların bilinçli kötü amelleri kendilerine süslenip güzel gösterilmiştir. Allah kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah'a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip, küfürde, nankörlükte ısrar eden bir kavme doğru yolu gösterme lütfunda bulunmayacak, başarı nasip etmeyecektir. (Tevbe, 9/ 36-37). 64 Onlar bir yıl, Safer ayını helal sayıyorlar, bir yıl Muharrem'i haram sayıyorlardı. Nesî (yıla ekleme), işte budur. Allah'ım, Sen de şahit ol!. 

(20) Ey İnsanlar! Kadınlarınızın sizler üzerinde hakları, sizin kadınlarınız üzerinde haklarınız vardır. Sizin onlardaki hakkınız, minderinize sizden başkasını oturtmamaları, meşru tavsiyelerinizde size karşı çıkmamaları, hoşlanmadığınız kişileri izniniz olmadan eve sokmamaları, kötü söz söylememeleri kötü fiil ve davranışta bulunmamalarıdır. Şayet bunları yaparlarsa, Allah onları engellemenize, sıkıştırmanıza yataklarında tek başlarına bırakmanıza ve hafifçe, incitmeden vurmanıza izin vermiştir. Bunlardan vazgeçer ve size itaat ederlerse, meşru, örfe uygun ölçüler içerisinde rızıklarını ve giyimlerini sağlama sorumluluğunuz var. Kadınların iyiliğini isteyin, durumlarının iyileşmesi için çaba sarfedin. Çünkü onlar müşterek hayatın gereği kendileri adına bir şey yapma gücüne ve imkanına sahip olmayan, sizinle birlikte yaşamak mecburiyetinde olan hayat arkadaşlarınızdır. Siz onları Allah'ın emaneti olarak aldınız. Allah'ın emri ve hükmüyle onlarla ilişkiyi helal edindiniz. Eğer haklarını ararlar, sorumluluklarına riayet ederlerse onlara tavır takınmanıza, cezalandırmaya hakkınız yoktur. Onların serkeşliğinden ve şiddete başvurmasından endişe ederseniz, onlara öğüt verin ve yataklarınızı ayırın. Onların yiyeceği ve giyimi konusunda cömertçe her türlü iyilik ve ihsanda bulunmanız, onların haklarıdır. Kadınların haklarına riayet konusunda Allah'ın emirlerine yapışın, azabından korunun, onların iyiliğini isteyin, durumlarının iyileşmesi için çaba sarfedin. Hanımlarınız, sizlerin izni ve bilgisi olmadıkça, evinizin mali imkanlarını cömertçe harcamasınlar. Sözlerimi iyice anlayarak hatırınızda tutun İyice tebliğ edebildim mi? Allah'ım, Sen de şahit ol! 

(21) Ey İnsanlar! Meşru şekilde sahip olduğunuz, üzerlerinde meşru haklarınız ve düzgün insani ilişkileriniz olan köle ve cariyelerinize, iş akdiyle bağlı işçilerinize hayırla muameleyi size tavsiye ederim. Sofranızda bulunanları ölçü alarak onların karınlarını doyurmanızı, giydiklerinizi ölçü alarak onların giyimlerini sağlamanızı tavsiye ederim. Aetmeyi düşünmediğiniz bir suç işledikleri takdirde aranızda aynı cin­ten suç işleyenlere uyguladığınız cezaları ölçü alınız. Onlara işkence etmeyiniz, onları cezalandırmayınız.!. 

(22) Ey İnsanlar! Sözlerimi iyi dinleyin, iyi muhakeme edin. Bütün ırklara mensup Müslümanların, Müslümanların kardeşi ol­duğunu bilin. Bütün müminler kardeştir. Kimseye, gönül rızası olmadıkça, kardeşinin malı helal değildir. Sakın haksızlık etmesin, hile yapmasın, haince davranmasın. Müslümanın kim olduğunu size anlatayım mı? Müslümanların, dilinden ve elinden zarar görmediği kişidir. Müminin kim olduğunu size anlatayım mı? İnsanların mallarına ve canlarına zararı dokunmuyacağından emin olduğu kişidir. Muhacirin kim olduğunu size anlatayım mı? Kötülükleri ve günah işlemeyi terk eden kişidir. Mücahidin kim olduğunu size söyleyeyim mi? Allah'a itaat yolunda nefsiyle mücadele eden kişidir. 

AHLÂK

Ahlâk insanın ruhunda yerleşen meleke ve alışkanlıklardır. Dinimizde ahlâkın büyük önemi ve üstün bir yeri yardır. Peygamber efendimiz ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim buyurarak son ve en mükemmel din olan İslam’ın amacını ve yüksek hedeerini belirtmiştir. İslam ahlâkının kaynağı Kur’an-ı Kerim’de yer alan yüksek ahlâk ilkeleridir. İslam’da ahlâkın önemi ve gücü Allah korkusu ve sorumluluk duygusundandır. Bundan dolayı da her insanın kendisini C. Allah’ın her zaman gözetlediğini, vicdanı ile de baş başa kaldığında daima ölçülü davranmasının çok önemli olduğunu hatırlamasıdır. Yani burada hikmet’in başı Allah korkusudur. Ahlâki görevlerimizin başında Allah’a ibadet etmek diğer canlı, cansız tüm yaratılanlara saygı, şefkat ve merhamet göstermektir. İnsan beden ve ruhtan meydana gelen bir varlıktır İslam ahlâkı bu iki unsurun dengeli olmasını gerekli görür. Bundan dolayı da, bedenin sağlam olması için Kur’an-ı Kerimde “Ey insanlar! Yeryüzündeki helal ve temiz olan şeylerden yiyiniz.” buyrulmuştur. Ruhunda sağlam olması için bedenen de sağlam olunması gerekir. İslam’da aşırılık yoktur. Her işte orta yolu tutunuz, itidalden ayrılmayınız denilmektedir. Peygamber efendimiz amellerin “Az da olsa devamlı olanı hayırlıdır buyurmuşlardır. İslam’da tutumlu olmak, orta yolu bulmak, harcamalarda israfkâr olmamak geçimin yarısı olduğu bildirilmektedir. İslam’da yeme ve içme adabı,yiyeceklerin helal ve temiz olması önemlidir. Yemekten önce elleri iyice yıkamak, yemeğe “Bismillah” diyerek, dua ile başlamak, yemeği kendi önünden yemek, yemeği beğenmezlik etmemek, lokmayı iyice çiğnemek, lokma ağzındayken konuşmamak, su içmeden önce bardağa bakmak, suyu bir hamlede içmemek, su içerken nefes vermemek, başkalarını tiksindirici davranış yapmamak, karanlıkta yemek yememek, toplu yemeklerde herkes yemeğini bitirmeden tek başına kalkmamak, dua edilmeden kalkmamak, yemek bittikten sonra ellerin yıkanması İslam ahlâk ve kurallarının belli başlı olanlarıdır. İslam’da ruh sağlığı da çok çok önemlidir. Bunun için ruhumuza doğru ve sağlam inanç yerleştirmek ruhumuzu doğru ve faydalı bilgilerle donatmak, ilim öğrenmek devamlı ilim öğretmek her Müslüman için çok önemlidir. “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” ayeti de bilginin önemini buyurmaktadır. İslam’da, ruhumuzu yanlış inançlardan ve hurafelerden arındırmak da önemlidir. İslam’da herkesin ailesine karşı da önemli görevleri vardır. Aile dini ve ahlâki konularda ilk bilgilerin verildiği, milli ve manevideğerlerin öğretildiği, gelenek ve göreneklerin yaşatıldığı bir okul durumundadır. Ailenin bütün fertlerinin birbirine olan hak ve görevleri mevcuttur. Bu hak ve görevleri, sevgi, saygı içinde yapmaları gerekir. Peygamber efendimizbuyurmuşlar ki; “Bakmakla yükümlü olduğu kimselerin nafakasını kısmak bir kimseye günah olarak yeter” buyurmuşlardır. Ailede, erkek kazancını helal yollardan kazanmalı kötü alışkanlıklara harcamamalı, israftan kaçınmalı, ailede kadın tutumlu olmalı, kocasının kazandıklarını israf etmemeli, çocukların terbiyesinde kocasına yardımcı olmalı, yuvasına bağlı olmalı, namusunu titizlikle korumalı, ailenin huzurunu bozacak, yuvanın dağılmasına sebep olacak davranışlardan kaçınmalıdır. Ailede, çocuklar anne ve babaya Allah’ın bir emanetidir. Anne ve baba çocuklarını iyi bir şekilde yetiştirip topluma faydalı bir fert olarak hazırlamalı, iyi terbiyeli, ahlâklı olmalarını sağlamalıdır. İslam’da çocuk doğunca ona güzel bir isim koymak, uygun ve helal besinlerle beslemek, belirli bir zaman anne sütü ile beslemek, temel dini bilgilerle eğitmek, iyi bir meslek için hedef çizmek, meslek ve sanat yönünü geliştirmek önemlidir. Miras, mal ve para gibi şeyler maddi çıkarlar aileyi ve kardeşleri birbirine düşürmemeli ve aralarını açmamalıdır. Kardeşlerde, büyük ve küçüklerin birbirine karşı sevgi, saygı, hürmet durumları çok çok önemlidir.İslam’da fitne, fesat yapmak yasaktır. Hısım ve akrabaların birbirini ziyaret etmesi, bu sorumluluk ve görevlerimiz sayesinde toplumda huzur ve güven oluşur. Peygamber efendimiz ilk insan hakları olan veda hutbesinde, insanların can, mal ve namuslarının dokunulmaz haklar olduğunu ilan etmiştir. İslam ilk temel hakkın hayat hakkı olduğunu kabul etmiş birinin canına kıyılmasının, dünyada da ahirette de en ağır cezayı gerektiren durum ve ceza olduğunu belirtmiştir. Dinimizde, çalmak, gasp etmek, aldatmak, hileli işler çevirmek, bir başkasının malına, namusuna zarar vermek, dinimizce kesin kes yasaklanmıştır. Efendimize göre Müslüman, elinden, dilinden, diğer insanların emin olduğu kimsedir, diye Müslümanı tarif etmiştir. Dinimize göre, diğer insanlara zarar vermeyen insan, sadaka vermiş olur. Dinimizde, her insan, diğer insanlara, canlılara merhamet etmeli, kimseyi incitmemelidir. Efendimize göre, merhamet etmeyene merhamet edilmez sözü toplumda önemlidir. Müslüman doğru sözlü ve dürüst olmalıdır. Dürüstlük tüm davranışların üstünde bir örtüdür, dürüstlük, kişiye güven, toplumda itibar sağlayan en güçlü enerjidir. Dürüstlükten etkili itibar sağlayıcı yoktur. Dinimizde, diğer insanları küçük görmek, kibirlenmek, büyüklük taslamak, toplumda iyi karşılanmaz, böyle olanları C. Allah da sevmez. Allah’ın sevmediği, insanların hoşlanmadığı insan olmaktan kaçınmalıyız. Müslüman, alçak gönüllü, sevecen, yardım seven, örnek olan kişidir. Müslüman bağışlayıcı yalan söylemeyen dürüst insandır. Yalancıların olduğu yerde güven olmaz, ruhen hastalık oluşur, kaos oluşur. Dinimizde bir başkasının aleyhinde konuşmak yasaklanmış, ölü insan eti yemek ile aynı şey olduğu belirtilmiştir. Koğuculuk ve kâhinlik men edilmiştir. Emanetlerin ehline verilmesi C. Allah’ın emridir. İşin ehline verilmesi toplumda huzur ve devletin bekasını yani devamlılığı sağlar.Efendimiz, işin ehline verilmemesi halinde kıyamet olacağını belirtmişti. Dinimizde, fitne çıkarmak adam öldürmekle eş tutulmuş en büyük günah olduğu bildirilmiştir. Türk-İslam Ahlâk’ında, uyulması gereken, uyulduğu zaman da ülkede ve dünyada, huzur, sağlık, mutluluk ve başarı olacağını, dünya ve ahretinin kazanılacağını belirtebiliriz. Türk-İslam Ahlâk’ına göre; insanlarla çatışmama, yarışmama, kıskanmama, aleyhte bulunmama düsturu önemlidir. C. Allah’ın emrinde ol, peygamberimizin yolunda ol, cumhuriyetimizin, devletimizin izinde ol, ululemrin-seçilmişin yanında ol, hayalı ol, hasetten uzak ol, dürüst ol, çalışkan ol, yalandan uzak ol, dualı ve şükürlü ol, hileden uzak ol, dünyada ve ahirette her şey sen ol. C. Allah’a emanet ol. Türk-İslam Ahlakında; ölmek üzere olan hasta sağ yanı üzerine kıbleye dönük yatırılır. Hastaya şehadet getirmesi hatırlatılır. Kelime-i Şehadet getir denilmez, kelime-i şehadet getirilir. Hastayı ölümden önce akraba, dost ve komşularının ziyaret etmesi “Yasin süresinin okunması” önemli Türk-İslam ahlakı davranışlarındandır. Hasta ölmüşse, çenesi bağlanır, gözleri kapatılır, edep yerleri örtülür, yıkanıncaya kadar Kuran-ı Kerim okunur. Cenazenin yıkanması; Gasilhanede din görevlilerince, erkeği erkek, kadını kadının yıkaması şeklinde olur. Cenaze kapalı yerde yıkanmalı. Ücretsiz yıkanması daha uygundur. Su olmazsa ölüye teyemmüm ettirilir. Ölü yıkanınca usulüne uygun kefenlenir, yakınlarına teslim edilir. Daha sonra cenaze namazının kılınacağı yere (Cami’ye) getirilir. İmam cenaze namazını kıldırır, sahiplerine teslim eder, daha sonra defin yerine getirilir. Cenazenin taşınması sessizlik içinde, hızlı bir şekilde yapılır. Kabrin başına getirilen cenaze (meyyit) yere indirilir. Meyyit yerine konulmadan oturmak, konulduktan sonrada ayakta durmak mekruhtur. Kabir Özelliği : Boyu ölünün boyu, genişliği boyun yarısı, derinliği göğüse kadar, kıble tarafı hafif oyuk olmalıdır. Ölüyü mezara koyan kişiler, “Bismillâhi ve alâ milleti resûlillah” demesi uygun olur. Ölü kabire sağ yan ve yönü kıbleye dönük konur. Kefenin bağı çözülür, usulüne uygun lahit tahta veya kerpiçle kapatılır. Kabirin yüksekliği bir karış oluncaya kadar toprakla kapatılır. Ölünün gömülmesinden sonra taziye başlar. Ölü yakınları taziyeyi kabul için üç gün evde bulunurlar. Taziye ve başsağlığında dua etme ve fatiha suresinin bir defa okunması uygundur. İkinci bir taziyeye gitme uygun olmaz, ancak cenaze yakını ise hazırda bulunabilir. Ölü yakınının yemek vermesi uygun değildir. Ölü evinde yemek vermek, diğer akrabalara ve komşularca olması uygundur. güzel söz söylenmesi, muhtaç olanlara yardımda bulunulması, uzakta olanlara telefon edilmesi, ahlâki görevlerdendir. Peygamber efendimiz “Hısım ve akraba ile alakayı kesenler cennete giremez.” buyurmuşlardır. İslam ahlâkında akrabalardan sonra komşular gelir. Komşularımızı hiçbir zaman rahatsız etmemeliyiz, dinimiz gereği komşularımızın üzüntüsü üzüntümüz, sevinci sevincimiz olmalıdır. Komşuluk hakkı yönünden, peygamber efendimiz de “Allah’ ve ahiret gününe inanan komşusuna eziyet etmesin.” buyurmuşlardır. Yine efendimiz komşusu açken tok yatanın davranışının hoş görülemeyeceğini buyurmuşlar. İslam ahlâkında, misafirlere güler yüz ve tatlı sözler söylemeliyiz, ikramda bulunmalıyız, ihtiyaç varsa, imkânımız da varsa misafirin ihtiyacını karşılamalıyız. Eğer bir yere misafirliğe gideceksek ziyaret için uygun bir zaman seçmeliyiz, sık sık sıkıcı ziyaretlerden kaçınmalıyız, ziyaret edilecek yere önceden haber vermeliyiz, ziyarete gideceğimiz zaman temiz elbiselerimizi giymeliyiz, kılık ve kıyafetimiz uygun olmalı, tıraş olmalıyız. Misafirliğe gittiğimiz yerde ikram edilenlere teşekkür etmeliyiz, ev sahibinin sevinç ve kederine ortak olmalıyız. İslam’da, selamlaşmak da çok önemlidir. Selamlaşma Müslümanlar arasında sevgi ve dostluğu pekiştirir, selam vermek sünnet, selam almak farzdır. Selam Allah’ın isimlerindendir. Selam, her türlü afet, bela ve kötülüklerden uzak olmak anlamındadır. Selam verirken, genç yaşlıya, arkadan gelen önden gidene, az olanlar çok olanlara, dışarıdan gelen oturanlara selam vermelidirler. Namaz kılana, uyuyana, tuvalette olana, Kur’an okuyana, Kur’an’ı dinleyenlere selam vermek mekruhtur. Hutbe dinleyene selam verilmez. İslam’da, vatana olan görevimizi, imandan kabul etmiştir. Vatanımıza karşı görevimizin esasını askerlik teşkil etmektedir. Askerlik milli olduğu kadar da dini bir görevimizdir. Vatana karşı görevlerimiz arasında, vatanımızın kalkınmasını, milli ekonomiyi korumamızı, üretimi artırmamızı, vergilerimizi ödememizi dinimiz emretmiştir. Dinimizde, topluma ait görevlerimiz de mevcuttur. Toplumun tüm fertlerinin birbirine ait sorumluluk ve görevleri vardır. İşte AHLÂK Ahlâk insanın ruhunda yerleşen meleke ve alışkanlıklardır. Dinimizde ahlâkın büyük önemi ve üstün bir yeri yardır. Peygamber efendimiz ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim buyurarak son ve en mükemmel din olan İslam’ın amacını ve yüksek hedeerini belirtmiştir. İslam ahlâkının kaynağı Kur’an-ı Kerim’de yer alan yüksek ahlâk ilkeleridir. İslam’da ahlâkın önemi ve gücü Allah korkusu ve sorumluluk duygusundandır. Bundan dolayı da her insanın kendisini C. Allah’ın her zaman gözetlediğini, vicdanı ile de baş başa kaldığında daima ölçülü davranmasının çok önemli olduğunu hatırlamasıdır. Yani burada hikmet’in başı Allah korkusudur. Ahlâki görevlerimizin başında Allah’a ibadet etmek diğer canlı, cansız tüm yaratılanlara saygı, şefkat ve merhamet göstermektir. İnsan beden ve ruhtan meydana gelen bir varlıktır İslam ahlâkı bu iki unsurun dengeli olmasını gerekli görür. Bundan dolayı da, bedenin sağlam olması için Kur’an-ı Kerimde “Ey insanlar! Yeryüzündeki helal ve temiz olan şeylerden yiyiniz.” buyrulmuştur. Ruhunda sağlam olması için bedenen de sağlam olunması gerekir. İslam’da aşırılık yoktur. Her işte orta yolu tutunuz, itidalden ayrılmayınız denilmektedir. Peygamber efendimiz amellerin “Az da olsa devamlı olanı hayırlıdır buyurmuşlardır. İslam’da tutumlu olmak, orta yolu bulmak, harcamalarda israfkâr olmamak geçimin yarısı olduğu bildirilmektedir. İslam’da yeme ve içme adabı,yiyeceklerin helal ve temiz olması önemlidir. Yemekten önce elleri iyice yıkamak, yemeğe “Bismillah” diyerek, dua ile başlamak, yemeği kendi önünden yemek, yemeği beğenmezlik etmemek, lokmayı iyice çiğnemek, lokma ağzındayken konuşmamak, su içmeden önce bardağa bakmak, suyu bir hamlede içmemek, su içerken nefes vermemek, başkalarını tiksindirici davranış yapmamak, karanlıkta yemek yememek, toplu yemeklerde herkes yemeğini bitirmeden tek başına kalkmamak, dua edilmeden kalkmamak, yemek bittikten sonra ellerin yıkanması İslam ahlâk ve kurallarının belli başlı olanlarıdır. Bu günün dokunulmazlığı gibi, müminin mümine zarar vermesi haramdır. Etini yeme mesabesinde olan müminin mümini gıybeti de haramdır. Namus ve haysiyetine zarar vermesi de haramdır. Müminin yü­züne tokat vurmak da mümine haramdır. Onu itip kakarak incitmesi de haramdır. İyice tebliğ edebildim mi? Allah'ım, Sen şahit ol! (23) Ey İnsanlar! Yeryüzü Allah ve Rasûlüne aittir. İnsanlar, 'Allah'tan başka ilah yok­tur' deyip, benim Allah'ın Rasûlü olduğu­mu kabul edinceye kadar, insanlarla mücadele etmem, savaşmam emredildi. İn­sanlar kelime-i tevhidi söyleyince, kan­larını, canlarını ve mallarını korumuş olurlar. Ancak İslam'ın koyduğu sorumluluk gereği uygulanan gerekçeli karara dayalı cezalar müstesnadır. Ahiretteki hesapları ise Allah'a aittir. Kendinize, birbirinize haksızlık etmeyin!(24) Ey Müminler, benden sonra küfre dönmeyin, birbirinin boynunu vuran kafirler haline gelmeyin. Size, sımsıkı sarıldığınız sürece asla hak yoldan uzaklaşmayacağınız apaçık dinî, ilmî, idari, siyasi kuralları içeren Allah'ın kitabı Kur'ân'ı ve Rasûlü'nün sünnetini bıraktım. Bunlarla amel ediniz, davranışlarınıza Kur'ân ve sünneti yansıtınız. Bir de soyumdan yakınlarımı, Ehl-i beytimi bıraktım. İyice tebliğ edebildim mi? Allah'ım, Sen şahit ol! (25) Ey insanlar! Rabbiniz birdir, babanız bir­dir. İslam'da insanlar eşittir. Hepiniz Adem'in çocuklarısınız, Adem de topraktan yaratıldı. Allah katında en değerliniz, en çok Allah'a sığınanız, emirlerine yapışanınız, günahlardan arınanınız, azabından korunanızdır. Bir Arab'ın, Arap olmayana, bir başkasının Arab'a, bir siyahın bir kızılderiliye, bir 67 İslam’da ruh sağlığı da çok çok önemlidir. Bunun için ruhumuza doğru ve sağlam inanç yerleştirmek ruhumuzu doğru ve faydalı bilgilerle donatmak, ilim öğrenmek devamlı ilim öğretmek her Müslüman için çok önemlidir. “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” ayeti de bilginin önemini buyurmaktadır. İslam’da, ruhumuzu yanlış inançlardan ve hurafelerden arındırmak da önemlidir. İslam’da herkesin ailesine karşı da önemli görevleri vardır. Aile dini ve ahlâki konularda ilk bilgilerin verildiği, milli ve manevideğerlerin öğretildiği, gelenek ve göreneklerin yaşatıldığı bir okul durumundadır. Ailenin bütün fertlerinin birbirine olan hak ve görevleri mevcuttur. Bu hak ve görevleri, sevgi, saygı içinde yapmaları gerekir. Peygamber efendimizbuyurmuşlar ki; “Bakmakla yükümlü olduğu kimselerin nafakasını kısmak bir kimseye günah olarak yeter” buyurmuşlardır. Ailede, erkek kazancını helal yollardan kazanmalı kötü alışkanlıklara harcamamalı, israftan kaçınmalı, ailede kadın tutumlu olmalı, kocasının kazandıklarını israf etmemeli, çocukların terbiyesinde kocasına yardımcı olmalı, yuvasına bağlı olmalı, namusunu titizlikle korumalı, ailenin huzurunu bozacak, yuvanın dağılmasına sebep olacak davranışlardan kaçınmalıdır. Ailede, çocuklar anne ve babaya Allah’ın bir emanetidir. Anne ve baba çocuklarını iyi bir şekilde yetiştirip topluma faydalı bir fert olarak hazırlamalı, iyi terbiyeli, ahlâklı olmalarını sağlamalıdır. İslam’da çocuk doğunca ona güzel bir isim koymak, uygun ve helal besinlerle beslemek, belirli bir zaman anne sütü ile beslemek, temel dini bilgilerle eğitmek, iyi bir meslek için hedef çizmek, meslek ve sanat yönünü geliştirmek önemlidir. Miras, mal ve para gibi şeyler maddi çıkarlar aileyi ve kardeşleri birbirine düşürmemeli ve aralarını açmamalıdır. Kardeşlerde, büyük ve küçüklerin birbirine karşı sevgi, saygı, hürmet durumları çok çok önemlidir.İslam’da fitne, fesat yapmak yasaktır. Hısım ve akrabaların birbirini ziyaret etmesi, bu sorumluluk ve görevlerimiz sayesinde toplumda huzur ve güven oluşur. Peygamber efendimiz ilk insan hakları olan veda hutbesinde, insanların can, mal ve namuslarının dokunulmaz haklar olduğunu ilan etmiştir. İslam ilk temel hakkın hayat hakkı olduğunu kabul etmiş birinin canına kıyılmasının, dünyada da ahirette de en ağır cezayı gerektiren durum ve ceza olduğunu belirtmiştir. Dinimizde, çalmak, gasp etmek, aldatmak, hileli işler çevirmek, bir başkasının malına, namusuna zarar vermek, dinimizce kesin kes yasaklanmıştır. Efendimize göre Müslüman, elinden, dilinden, diğer insanların emin olduğu kimsedir, diye Müslümanı tarif etmiştir. Dinimize göre, diğer insanlara zarar vermeyen insan, sadaka vermiş olur. Dinimizde, her insan, diğer insanlara, canlılara merhamet etmeli, kimseyi incitmemelidir. Efendimize göre, merhamet etmeyene merhamet edilmez sözü toplumda önemlidir. Müslüman doğru sözlü ve dürüst olmalıdır. Dürüstlük tüm davranışların üstünde bir örtüdür, dürüstlük, kişiye güven, toplumda itibar sağlayan en güçlü enerjidir. Dürüstlükten etkili itibar sağlayıcı yoktur. Dinimizde, diğer insanları küçük görmek, kibirlenmek, büyüklük taslamak, toplumda iyi karşılanmaz, böyle olanları C. Allah da sevmez. Allah’ın sevmediği, insanların hoşlanmadığı insan olmaktan kaçınmalıyız. Müslüman, alçak gönüllü, sevecen, yardım seven, örnek olan kişidir. Müslüman bağışlayıcı yalan söylemeyen dürüst insandır. Yalancıların olduğu yerde güven olmaz, ruhen hastalık oluşur, kaos oluşur. Dinimizde bir başkasının aleyhinde konuşmak yasaklanmış, ölü insan eti yemek ile aynı şey olduğu belirtilmiştir. Koğuculuk ve kâhinlik men edilmiştir. Emanetlerin ehline verilmesi C. Allah’ın emridir. İşin ehline verilmesi toplumda huzur ve devletin bekasını yani devamlılığı sağlar.Efendimiz, işin ehline verilmemesi halinde kıyamet olacağını belirtmişti. Dinimizde, fitne çıkarmak adam öldürmekle eş tutulmuş en büyük günah olduğu bildirilmiştir. Türk-İslam Ahlâk’ında, uyulması gereken, uyulduğu zaman da ülkede ve dünyada, huzur, sağlık, mutluluk ve başarı olacağını, dünya ve ahretinin kazanılacağını belirtebiliriz. Türk-İslam Ahlâk’ına göre; insanlarla çatışmama, yarışmama, kıskanmama, aleyhte bulunmama düsturu önemlidir. C. Allah’ın emrinde ol, peygamberimizin yolunda ol, cumhuriyetimizin, devletimizin izinde ol, ululemrin-seçilmişin yanında ol, hayalı ol, hasetten uzak ol, dürüst ol, çalışkan ol, yalandan uzak ol, dualı ve şükürlü ol, hileden uzak ol, dünyada ve ahirette her şey sen ol. C. Allah’a emanet ol. Türk-İslam Ahlakında; ölmek üzere olan hasta sağ yanı üzerine kıbleye dönük yatırılır. Hastaya şehadet getirmesi hatırlatılır. Kelime-i Şehadet getir denilmez, kelime-i şehadet getirilir. Hastayı ölümden önce akraba, dost ve komşularının ziyaret etmesi “Yasin süresinin okunması” önemli Türk-İslam ahlakı davranışlarındandır. Hasta ölmüşse, çenesi bağlanır, gözleri kapatılır, edep yerleri örtülür, yıkanıncaya kadar Kuran-ı Kerim okunur. Cenazenin yıkanması; Gasilhanede din görevlilerince, erkeği erkek, kadını kadının yıkaması şeklinde olur. Cenaze kapalı yerde yıkanmalı. Ücretsiz yıkanması daha uygundur. Su olmazsa ölüye teyemmüm ettirilir. Ölü yıkanınca usulüne uygun kefenlenir, yakınlarına teslim edilir. Daha sonra cenaze namazının kılınacağı yere (Cami’ye) getirilir. İmam cenaze namazını kıldırır, sahiplerine teslim eder, daha sonra defin yerine getirilir. Cenazenin taşınması sessizlik içinde, hızlı bir şekilde yapılır. Kabrin başına getirilen cenaze (meyyit) yere indirilir. Meyyit yerine konulmadan oturmak, konulduktan sonrada ayakta durmak mekruhtur. Kabir Özelliği : Boyu ölünün boyu, genişliği boyun yarısı, derinliği göğüse kadar, kıble tarafı hafif oyuk olmalıdır. Ölüyü mezara koyan kişiler, “Bismillâhi ve alâ milleti resûlillah” demesi uygun olur. Ölü kabire sağ yan ve yönü kıbleye dönük konur. Kefenin bağı çözülür, usulüne uygun lahit tahta veya kerpiçle kapatılır. Kabirin yüksekliği bir karış oluncaya kadar toprakla kapatılır. Ölünün gömülmesinden sonra taziye başlar. Ölü yakınları taziyeyi kabul için üç gün evde bulunurlar. Taziye ve başsağlığında dua etme ve fatiha suresinin bir defa okunması uygundur. İkinci bir taziyeye gitme uygun olmaz, ancak cenaze yakını ise hazırda bulunabilir. Ölü yakınının yemek vermesi uygun değildir. Ölü evinde yemek vermek, diğer akrabalara ve komşularca olması uygundur. güzel söz söylenmesi, muhtaç olanlara yardımda bulunulması, uzakta olanlara telefon edilmesi, ahlâki görevlerdendir. Peygamber efendimiz “Hısım ve akraba ile alakayı kesenler cennete giremez.” buyurmuşlardır. İslam ahlâkında akrabalardan sonra komşular gelir. Komşularımızı hiçbir zaman rahatsız etmemeliyiz, dinimiz gereği komşularımızın üzüntüsü üzüntümüz, sevinci sevincimiz olmalıdır. Komşuluk hakkı yönünden, peygamber efendimiz de “Allah’ ve ahiret gününe inanan komşusuna eziyet etmesin.” buyurmuşlardır. Yine efendimiz komşusu açken tok yatanın davranışının hoş görülemeyeceğini buyurmuşlar. İslam ahlâkında, misafirlere güler yüz ve tatlı sözler söylemeliyiz, ikramda bulunmalıyız, ihtiyaç varsa, imkânımız da varsa misafirin ihtiyacını karşılamalıyız. Eğer bir yere misafirliğe gideceksek ziyaret için uygun bir zaman seçmeliyiz, sık sık sıkıcı ziyaretlerden kaçınmalıyız, ziyaret edilecek yere önceden haber vermeliyiz, ziyarete gideceğimiz zaman temiz elbiselerimizi giymeliyiz, kılık ve kıyafetimiz uygun olmalı, tıraş olmalıyız. Misafirliğe gittiğimiz yerde ikram edilenlere teşekkür etmeliyiz, ev sahibinin sevinç ve kederine ortak olmalıyız. İslam’da, selamlaşmak da çok önemlidir. Selamlaşma Müslümanlar arasında sevgi ve dostluğu pekiştirir, selam vermek sünnet, selam almak farzdır. Selam Allah’ın isimlerindendir. Selam, her türlü afet, bela ve kötülüklerden uzak olmak anlamındadır. Selam verirken, genç yaşlıya, arkadan gelen önden gidene, az olanlar çok olanlara, dışarıdan gelen oturanlara selam vermelidirler. Namaz kılana, uyuyana, tuvalette olana, Kur’an okuyana, Kur’an’ı dinleyenlere selam vermek mekruhtur. Hutbe dinleyene selam verilmez. İslam’da, vatana olan görevimizi, imandan kabul etmiştir. Vatanımıza karşı görevimizin esasını askerlik teşkil etmektedir. Askerlik milli olduğu kadar da dini bir görevimizdir. Vatana karşı görevlerimiz arasında, vatanımızın kalkınmasını, milli ekonomiyi korumamızı, üretimi artırmamızı, vergilerimizi ödememizi dinimiz emretmiştir. Dinimizde, topluma ait görevlerimiz de mevcuttur. Toplumun tüm fertlerinin birbirine ait sorumluluk ve görevleri vardır. İşte kızılderilinin bir siyaha, takvanın dışında bir üstünlük sebebi yok­tur. "Ey iman edenler, biz sizi bir erkekle bir kadından, bir asıldan yarattık. Birbirinizle tanışmanız, işlerinizi tedbirle idare etmeniz, karşılıklı olarak, İslami kurallarla örtüşen milletlerarası teamüllere uymanız, yardımlaşmanız, kültür ve medeniyet alışverişinde bulunmanız, birbirinize iyiliği tavsiye etmeniz için, sizi milletler ve kabileler haline getirdik. Allah yanında en değerliniz, en üstününüz, en çok Allah'a sığınanınız, emirlerine yapışanınız, en çok günahlardan arınıp azaptan korunanınız, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgür­lüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davrananınız, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olanınızdır. Allah her şeyi bilir, gizli-açık her şeyden haberdardır." (Hucurat, 49/13.) (26) Ey İnsanlar! Görünürdeki organları kesilmiş bir Habeşli bile başınıza getirilse, size Allah'ın kitabındaki hükümleri uyguladığı sürece, dinleyin ve itaat edin. İyice tebliğ edebildim mi? Allah'ım, Sen de şahit ol! (27) (İnsanlar, ‘evet' dediler) Burada bulunanlar, sözlerimi bulunmayanlara iletsinler. Ey İnsanlar! İyi dinleyin! Bütün peygamberlerin daveti geçmişte kalmış, görevleri sona ermiştir. Yalnızca benim davetim ve görevim devam etmektedir. Ben insanların ihtiyacı sebebiyle Rabbimin katında davetimi, görevimi kıyamet gününe kadar muhafaza ettim. Ben önceki ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla övüneceğim. Beni mahcup etmeyin, yüzümü kara çıkarmayın. (28) 68 AHLÂK Ahlâk insanın ruhunda yerleşen meleke ve alışkanlıklardır. Dinimizde ahlâkın büyük önemi ve üstün bir yeri yardır. Peygamber efendimiz ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim buyurarak son ve en mükemmel din olan İslam’ın amacını ve yüksek hedeerini belirtmiştir. İslam ahlâkının kaynağı Kur’an-ı Kerim’de yer alan yüksek ahlâk ilkeleridir. İslam’da ahlâkın önemi ve gücü Allah korkusu ve sorumluluk duygusundandır. Bundan dolayı da her insanın kendisini C. Allah’ın her zaman gözetlediğini, vicdanı ile de baş başa kaldığında daima ölçülü davranmasının çok önemli olduğunu hatırlamasıdır. Yani burada hikmet’in başı Allah korkusudur. Ahlâki görevlerimizin başında Allah’a ibadet etmek diğer canlı, cansız tüm yaratılanlara saygı, şefkat ve merhamet göstermektir. İnsan beden ve ruhtan meydana gelen bir varlıktır İslam ahlâkı bu iki unsurun dengeli olmasını gerekli görür. Bundan dolayı da, bedenin sağlam olması için Kur’an-ı Kerimde “Ey insanlar! Yeryüzündeki helal ve temiz olan şeylerden yiyiniz.” buyrulmuştur. Ruhunda sağlam olması için bedenen de sağlam olunması gerekir. İslam’da aşırılık yoktur. Her işte orta yolu tutunuz, itidalden ayrılmayınız denilmektedir. Peygamber efendimiz amellerin “Az da olsa devamlı olanı hayırlıdır buyurmuşlardır. İslam’da tutumlu olmak, orta yolu bulmak, harcamalarda israfkâr olmamak geçimin yarısı olduğu bildirilmektedir. İslam’da yeme ve içme adabı,yiyeceklerin helal ve temiz olması önemlidir. Yemekten önce elleri iyice yıkamak, yemeğe “Bismillah” diyerek, dua ile başlamak, yemeği kendi önünden yemek, yemeği beğenmezlik etmemek, lokmayı iyice çiğnemek, lokma ağzındayken konuşmamak, su içmeden önce bardağa bakmak, suyu bir hamlede içmemek, su içerken nefes vermemek, başkalarını tiksindirici davranış yapmamak, karanlıkta yemek yememek, toplu yemeklerde herkes yemeğini bitirmeden tek başına kalkmamak, dua edilmeden kalkmamak, yemek bittikten sonra ellerin yıkanması İslam ahlâk ve kurallarının belli başlı olanlarıdır. İslam’da ruh sağlığı da çok çok önemlidir. Bunun için ruhumuza doğru ve sağlam inanç yerleştirmek ruhumuzu doğru ve faydalı bilgilerle donatmak, ilim öğrenmek devamlı ilim öğretmek her Müslüman için çok önemlidir. “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” ayeti de bilginin önemini buyurmaktadır. İslam’da, ruhumuzu yanlış inançlardan ve hurafelerden arındırmak da önemlidir. İslam’da herkesin ailesine karşı da önemli görevleri vardır. Aile dini ve ahlâki konularda ilk bilgilerin verildiği, milli ve manevideğerlerin öğretildiği, gelenek ve göreneklerin yaşatıldığı bir okul durumundadır. Ailenin bütün fertlerinin birbirine olan hak ve görevleri mevcuttur. Bu hak ve görevleri, sevgi, saygı içinde yapmaları gerekir. Peygamber efendimizbuyurmuşlar ki; “Bakmakla yükümlü olduğu kimselerin nafakasını kısmak bir kimseye günah olarak yeter” buyurmuşlardır. Ailede, erkek kazancını helal yollardan kazanmalı kötü alışkanlıklara harcamamalı, israftan kaçınmalı, ailede kadın tutumlu olmalı, kocasının kazandıklarını israf etmemeli, çocukların terbiyesinde kocasına yardımcı olmalı, yuvasına bağlı olmalı, namusunu titizlikle korumalı, ailenin huzurunu bozacak, yuvanın dağılmasına sebep olacak davranışlardan kaçınmalıdır. Ailede, çocuklar anne ve babaya Allah’ın bir emanetidir. Anne ve baba çocuklarını iyi bir şekilde yetiştirip topluma faydalı bir fert olarak hazırlamalı, iyi terbiyeli, ahlâklı olmalarını sağlamalıdır. İslam’da çocuk doğunca ona güzel bir isim koymak, uygun ve helal besinlerle beslemek, belirli bir zaman anne sütü ile beslemek, temel dini bilgilerle eğitmek, iyi bir meslek için hedef çizmek, meslek ve sanat yönünü geliştirmek önemlidir. Miras, mal ve para gibi şeyler maddi çıkarlar aileyi ve kardeşleri birbirine düşürmemeli ve aralarını açmamalıdır. Kardeşlerde, büyük ve küçüklerin birbirine karşı sevgi, saygı, hürmet durumları çok çok önemlidir.İslam’da fitne, fesat yapmak yasaktır. Hısım ve akrabaların birbirini ziyaret etmesi, bu sorumluluk ve görevlerimiz sayesinde toplumda huzur ve güven oluşur. Peygamber efendimiz ilk insan hakları olan veda hutbesinde, insanların can, mal ve namuslarının dokunulmaz haklar olduğunu ilan etmiştir. İslam ilk temel hakkın hayat hakkı olduğunu kabul etmiş birinin canına kıyılmasının, dünyada da ahirette de en ağır cezayı gerektiren durum ve ceza olduğunu belirtmiştir. Dinimizde, çalmak, gasp etmek, aldatmak, hileli işler çevirmek, bir başkasının malına, namusuna zarar vermek, dinimizce kesin kes yasaklanmıştır. Efendimize göre Müslüman, elinden, dilinden, diğer insanların emin olduğu kimsedir, diye Müslümanı tarif etmiştir. Dinimize göre, diğer insanlara zarar vermeyen insan, sadaka vermiş olur. Dinimizde, her insan, diğer insanlara, canlılara merhamet etmeli, kimseyi incitmemelidir. Efendimize göre, merhamet etmeyene merhamet edilmez sözü toplumda önemlidir. Müslüman doğru sözlü ve dürüst olmalıdır. Dürüstlük tüm davranışların üstünde bir örtüdür, dürüstlük, kişiye güven, toplumda itibar sağlayan en güçlü enerjidir. Dürüstlükten etkili itibar sağlayıcı yoktur. Dinimizde, diğer insanları küçük görmek, kibirlenmek, büyüklük taslamak, toplumda iyi karşılanmaz, böyle olanları C. Allah da sevmez. Allah’ın sevmediği, insanların hoşlanmadığı insan olmaktan kaçınmalıyız. Müslüman, alçak gönüllü, sevecen, yardım seven, örnek olan kişidir. Müslüman bağışlayıcı yalan söylemeyen dürüst insandır. Yalancıların olduğu yerde güven olmaz, ruhen hastalık oluşur, kaos oluşur. Dinimizde bir başkasının aleyhinde konuşmak yasaklanmış, ölü insan eti yemek ile aynı şey olduğu belirtilmiştir. Koğuculuk ve kâhinlik men edilmiştir. Emanetlerin ehline verilmesi C. Allah’ın emridir. İşin ehline verilmesi toplumda huzur ve devletin bekasını yani devamlılığı sağlar.Efendimiz, işin ehline verilmemesi halinde kıyamet olacağını belirtmişti. Dinimizde, fitne çıkarmak adam öldürmekle eş tutulmuş en büyük günah olduğu bildirilmiştir. Türk-İslam Ahlâk’ında, uyulması gereken, uyulduğu zaman da ülkede ve dünyada, huzur, sağlık, mutluluk ve başarı olacağını, dünya ve ahretinin kazanılacağını belirtebiliriz. Türk-İslam Ahlâk’ına göre; insanlarla çatışmama, yarışmama, kıskanmama, aleyhte bulunmama düsturu önemlidir. C. Allah’ın emrinde ol, peygamberimizin yolunda ol, cumhuriyetimizin, devletimizin izinde ol, ululemrin-seçilmişin yanında ol, hayalı ol, hasetten uzak ol, dürüst ol, çalışkan ol, yalandan uzak ol, dualı ve şükürlü ol, hileden uzak ol, dünyada ve ahirette her şey sen ol. C. Allah’a emanet ol. Türk-İslam Ahlakında; ölmek üzere olan hasta sağ yanı üzerine kıbleye dönük yatırılır. Hastaya şehadet getirmesi hatırlatılır. Kelime-i Şehadet getir denilmez, kelime-i şehadet getirilir. Hastayı ölümden önce akraba, dost ve komşularının ziyaret etmesi “Yasin süresinin okunması” önemli Türk-İslam ahlakı davranışlarındandır. Hasta ölmüşse, çenesi bağlanır, gözleri kapatılır, edep yerleri örtülür, yıkanıncaya kadar Kuran-ı Kerim okunur. Cenazenin yıkanması; Gasilhanede din görevlilerince, erkeği erkek, kadını kadının yıkaması şeklinde olur. Cenaze kapalı yerde yıkanmalı. Ücretsiz yıkanması daha uygundur. Su olmazsa ölüye teyemmüm ettirilir. Ölü yıkanınca usulüne uygun kefenlenir, yakınlarına teslim edilir. Daha sonra cenaze namazının kılınacağı yere (Cami’ye) getirilir. İmam cenaze namazını kıldırır, sahiplerine teslim eder, daha sonra defin yerine getirilir. Cenazenin taşınması sessizlik içinde, hızlı bir şekilde yapılır. Kabrin başına getirilen cenaze (meyyit) yere indirilir. Meyyit yerine konulmadan oturmak, konulduktan sonrada ayakta durmak mekruhtur. Kabir Özelliği : Boyu ölünün boyu, genişliği boyun yarısı, derinliği göğüse kadar, kıble tarafı hafif oyuk olmalıdır. Ölüyü mezara koyan kişiler, “Bismillâhi ve alâ milleti resûlillah” demesi uygun olur. Ölü kabire sağ yan ve yönü kıbleye dönük konur. Kefenin bağı çözülür, usulüne uygun lahit tahta veya kerpiçle kapatılır. Kabirin yüksekliği bir karış oluncaya kadar toprakla kapatılır. Ölünün gömülmesinden sonra taziye başlar. Ölü yakınları taziyeyi kabul için üç gün evde bulunurlar. Taziye ve başsağlığında dua etme ve fatiha suresinin bir defa okunması uygundur. İkinci bir taziyeye gitme uygun olmaz, ancak cenaze yakını ise hazırda bulunabilir. Ölü yakınının yemek vermesi uygun değildir. Ölü evinde yemek vermek, diğer akrabalara ve komşularca olması uygundur. güzel söz söylenmesi, muhtaç olanlara yardımda bulunulması, uzakta olanlara telefon edilmesi, ahlâki görevlerdendir. Peygamber efendimiz “Hısım ve akraba ile alakayı kesenler cennete giremez.” buyurmuşlardır. İslam ahlâkında akrabalardan sonra komşular gelir. Komşularımızı hiçbir zaman rahatsız etmemeliyiz, dinimiz gereği komşularımızın üzüntüsü üzüntümüz, sevinci sevincimiz olmalıdır. Komşuluk hakkı yönünden, peygamber efendimiz de “Allah’ ve ahiret gününe inanan komşusuna eziyet etmesin.” buyurmuşlardır. Yine efendimiz komşusu açken tok yatanın davranışının hoş görülemeyeceğini buyurmuşlar. İslam ahlâkında, misafirlere güler yüz ve tatlı sözler söylemeliyiz, ikramda bulunmalıyız, ihtiyaç varsa, imkânımız da varsa misafirin ihtiyacını karşılamalıyız. Eğer bir yere misafirliğe gideceksek ziyaret için uygun bir zaman seçmeliyiz, sık sık sıkıcı ziyaretlerden kaçınmalıyız, ziyaret edilecek yere önceden haber vermeliyiz, ziyarete gideceğimiz zaman temiz elbiselerimizi giymeliyiz, kılık ve kıyafetimiz uygun olmalı, tıraş olmalıyız. Misafirliğe gittiğimiz yerde ikram edilenlere teşekkür etmeliyiz, ev sahibinin sevinç ve kederine ortak olmalıyız. İslam’da, selamlaşmak da çok önemlidir. Selamlaşma Müslümanlar arasında sevgi ve dostluğu pekiştirir, selam vermek sünnet, selam almak farzdır. Selam Allah’ın isimlerindendir. Selam, her türlü afet, bela ve kötülüklerden uzak olmak anlamındadır. Selam verirken, genç yaşlıya, arkadan gelen önden gidene, az olanlar çok olanlara, dışarıdan gelen oturanlara selam vermelidirler. Namaz kılana, uyuyana, tuvalette olana, Kur’an okuyana, Kur’an’ı dinleyenlere selam vermek mekruhtur. Hutbe dinleyene selam verilmez. İslam’da, vatana olan görevimizi, imandan kabul etmiştir. Vatanımıza karşı görevimizin esasını askerlik teşkil etmektedir. Askerlik milli olduğu kadar da dini bir görevimizdir. Vatana karşı görevlerimiz arasında, vatanımızın kalkınmasını, milli ekonomiyi korumamızı, üretimi artırmamızı, vergilerimizi ödememizi dinimiz emretmiştir. Dinimizde, topluma ait görevlerimiz de mevcuttur. Toplumun tüm fertlerinin birbirine ait sorumluluk ve görevleri vardır. İşte İyi dinleyin, bir kısım insanlar için elimden bir şey gelmezken bir kısmını kurtaracağım. Ya Rabbi ashabım, diyeceğim. Bana, ‘Senden sonra din adına neler icat ettiklerini bilmiyorsun', buyuracak. Ben cennetteki havuz başında sizi bekleyen öncünüzüm. (29) Ey İnsanlar! Allah, her hak sahibinin hakkını, her varisin, mirastaki payını belirlemiştir. Varise vasiyet yapılamaz. Vasiyet terekenin üçte birini de geçemez. Çocuk meşru eşe aittir. Zina edenin hak sahipliği söz konusu değildir. Hamisinin, amirinin, ortağının, işvereninin, efendisinin sağladığı imkanlara nankörce davranan, Allah'ın Muhammed'e indirdiği Kur'ân'ı inkar ediyor demektir. Babasından başkasına mensubiyet öne süren veya efendisinden başkasını veli edinen, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lanetine uğrasın. Böylesinin ne azabı geri çevrilir, ne ceza yerine fidye alınır. (30) Ey İnsanlar! Dinde aşırılıktan sakının. Sizden öncekileri kesinlikle dinde aşırılıkarı helak etmiştir. Hacdaki amelleri, davranışları benden öğrenin. Bu seneden sonra bir daha haccedip edemeyeceğimi bilemiyorum. Bu öğütlerimi burada bulunanlar bulunmayanlara ulaştırsın. Öğütlerimin ulaştırıldığı bazı kimseler burada dinleyenlerden daha iyi anlayarak, daha iyi muhafaza edebilirler, nice kimseler uygulayarak daha mutlu olabilirler. (31) Ey İnsanlar! Allah sözlerimi işitip de belleyene, rahmetini merhametini ihsan etsin. Allah yüzünü ağartsın. Mana yüklü sözlerimi anlamadan ezberleyen birçok insan var. Derin manalar içeren sözlerimi bilen birçok insan, kendisinden daha yüksek anlayış sahiplerine bu sözlerimi ulaştırsın. Üç vasfa, üç davranışa sahip olan; 69 AHLÂK Ahlâk insanın ruhunda yerleşen meleke ve alışkanlıklardır. Dinimizde ahlâkın büyük önemi ve üstün bir yeri yardır. Peygamber efendimiz ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim buyurarak son ve en mükemmel din olan İslam’ın amacını ve yüksek hedeerini belirtmiştir. İslam ahlâkının kaynağı Kur’an-ı Kerim’de yer alan yüksek ahlâk ilkeleridir. İslam’da ahlâkın önemi ve gücü Allah korkusu ve sorumluluk duygusundandır. Bundan dolayı da her insanın kendisini C. Allah’ın her zaman gözetlediğini, vicdanı ile de baş başa kaldığında daima ölçülü davranmasının çok önemli olduğunu hatırlamasıdır. Yani burada hikmet’in başı Allah korkusudur. Ahlâki görevlerimizin başında Allah’a ibadet etmek diğer canlı, cansız tüm yaratılanlara saygı, şefkat ve merhamet göstermektir. İnsan beden ve ruhtan meydana gelen bir varlıktır İslam ahlâkı bu iki unsurun dengeli olmasını gerekli görür. Bundan dolayı da, bedenin sağlam olması için Kur’an-ı Kerimde “Ey insanlar! Yeryüzündeki helal ve temiz olan şeylerden yiyiniz.” buyrulmuştur. Ruhunda sağlam olması için bedenen de sağlam olunması gerekir. İslam’da aşırılık yoktur. Her işte orta yolu tutunuz, itidalden ayrılmayınız denilmektedir. Peygamber efendimiz amellerin “Az da olsa devamlı olanı hayırlıdır buyurmuşlardır. İslam’da tutumlu olmak, orta yolu bulmak, harcamalarda israfkâr olmamak geçimin yarısı olduğu bildirilmektedir. İslam’da yeme ve içme adabı,yiyeceklerin helal ve temiz olması önemlidir. Yemekten önce elleri iyice yıkamak, yemeğe “Bismillah” diyerek, dua ile başlamak, yemeği kendi önünden yemek, yemeği beğenmezlik etmemek, lokmayı iyice çiğnemek, lokma ağzındayken konuşmamak, su içmeden önce bardağa bakmak, suyu bir hamlede içmemek, su içerken nefes vermemek, başkalarını tiksindirici davranış yapmamak, karanlıkta yemek yememek, toplu yemeklerde herkes yemeğini bitirmeden tek başına kalkmamak, dua edilmeden kalkmamak, yemek bittikten sonra ellerin yıkanması İslam ahlâk ve kurallarının belli başlı olanlarıdır. İslam’da ruh sağlığı da çok çok önemlidir. Bunun için ruhumuza doğru ve sağlam inanç yerleştirmek ruhumuzu doğru ve faydalı bilgilerle donatmak, ilim öğrenmek devamlı ilim öğretmek her Müslüman için çok önemlidir. “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” ayeti de bilginin önemini buyurmaktadır. İslam’da, ruhumuzu yanlış inançlardan ve hurafelerden arındırmak da önemlidir. İslam’da herkesin ailesine karşı da önemli görevleri vardır. Aile dini ve ahlâki konularda ilk bilgilerin verildiği, milli ve manevideğerlerin öğretildiği, gelenek ve göreneklerin yaşatıldığı bir okul durumundadır. Ailenin bütün fertlerinin birbirine olan hak ve görevleri mevcuttur. Bu hak ve görevleri, sevgi, saygı içinde yapmaları gerekir. Peygamber efendimizbuyurmuşlar ki; “Bakmakla yükümlü olduğu kimselerin nafakasını kısmak bir kimseye günah olarak yeter” buyurmuşlardır. Ailede, erkek kazancını helal yollardan kazanmalı kötü alışkanlıklara harcamamalı, israftan kaçınmalı, ailede kadın tutumlu olmalı, kocasının kazandıklarını israf etmemeli, çocukların terbiyesinde kocasına yardımcı olmalı, yuvasına bağlı olmalı, namusunu titizlikle korumalı, ailenin huzurunu bozacak, yuvanın dağılmasına sebep olacak davranışlardan kaçınmalıdır. Ailede, çocuklar anne ve babaya Allah’ın bir emanetidir. Anne ve baba çocuklarını iyi bir şekilde yetiştirip topluma faydalı bir fert olarak hazırlamalı, iyi terbiyeli, ahlâklı olmalarını sağlamalıdır. İslam’da çocuk doğunca ona güzel bir isim koymak, uygun ve helal besinlerle beslemek, belirli bir zaman anne sütü ile beslemek, temel dini bilgilerle eğitmek, iyi bir meslek için hedef çizmek, meslek ve sanat yönünü geliştirmek önemlidir. Miras, mal ve para gibi şeyler maddi çıkarlar aileyi ve kardeşleri birbirine düşürmemeli ve aralarını açmamalıdır. Kardeşlerde, büyük ve küçüklerin birbirine karşı sevgi, saygı, hürmet durumları çok çok önemlidir.İslam’da fitne, fesat yapmak yasaktır. Hısım ve akrabaların birbirini ziyaret etmesi, bu sorumluluk ve görevlerimiz sayesinde toplumda huzur ve güven oluşur. Peygamber efendimiz ilk insan hakları olan veda hutbesinde, insanların can, mal ve namuslarının dokunulmaz haklar olduğunu ilan etmiştir. İslam ilk temel hakkın hayat hakkı olduğunu kabul etmiş birinin canına kıyılmasının, dünyada da ahirette de en ağır cezayı gerektiren durum ve ceza olduğunu belirtmiştir. Dinimizde, çalmak, gasp etmek, aldatmak, hileli işler çevirmek, bir başkasının malına, namusuna zarar vermek, dinimizce kesin kes yasaklanmıştır. Efendimize göre Müslüman, elinden, dilinden, diğer insanların emin olduğu kimsedir, diye Müslümanı tarif etmiştir. Dinimize göre, diğer insanlara zarar vermeyen insan, sadaka vermiş olur. Dinimizde, her insan, diğer insanlara, canlılara merhamet etmeli, kimseyi incitmemelidir. Efendimize göre, merhamet etmeyene merhamet edilmez sözü toplumda önemlidir. Müslüman doğru sözlü ve dürüst olmalıdır. Dürüstlük tüm davranışların üstünde bir örtüdür, dürüstlük, kişiye güven, toplumda itibar sağlayan en güçlü enerjidir. Dürüstlükten etkili itibar sağlayıcı yoktur. Dinimizde, diğer insanları küçük görmek, kibirlenmek, büyüklük taslamak, toplumda iyi karşılanmaz, böyle olanları C. Allah da sevmez. Allah’ın sevmediği, insanların hoşlanmadığı insan olmaktan kaçınmalıyız. Müslüman, alçak gönüllü, sevecen, yardım seven, örnek olan kişidir. Müslüman bağışlayıcı yalan söylemeyen dürüst insandır. Yalancıların olduğu yerde güven olmaz, ruhen hastalık oluşur, kaos oluşur. Dinimizde bir başkasının aleyhinde konuşmak yasaklanmış, ölü insan eti yemek ile aynı şey olduğu belirtilmiştir. Koğuculuk ve kâhinlik men edilmiştir. Emanetlerin ehline verilmesi C. Allah’ın emridir. İşin ehline verilmesi toplumda huzur ve devletin bekasını yani devamlılığı sağlar.Efendimiz, işin ehline verilmemesi halinde kıyamet olacağını belirtmişti. Dinimizde, fitne çıkarmak adam öldürmekle eş tutulmuş en büyük günah olduğu bildirilmiştir. Türk-İslam Ahlâk’ında, uyulması gereken, uyulduğu zaman da ülkede ve dünyada, huzur, sağlık, mutluluk ve başarı olacağını, dünya ve ahretinin kazanılacağını belirtebiliriz. Türk-İslam Ahlâk’ına göre; insanlarla çatışmama, yarışmama, kıskanmama, aleyhte bulunmama düsturu önemlidir. C. Allah’ın emrinde ol, peygamberimizin yolunda ol, cumhuriyetimizin, devletimizin izinde ol, ululemrin-seçilmişin yanında ol, hayalı ol, hasetten uzak ol, dürüst ol, çalışkan ol, yalandan uzak ol, dualı ve şükürlü ol, hileden uzak ol, dünyada ve ahirette her şey sen ol. C. Allah’a emanet ol. Türk-İslam Ahlakında; ölmek üzere olan hasta sağ yanı üzerine kıbleye dönük yatırılır. Hastaya şehadet getirmesi hatırlatılır. Kelime-i Şehadet getir denilmez, kelime-i şehadet getirilir. Hastayı ölümden önce akraba, dost ve komşularının ziyaret etmesi “Yasin süresinin okunması” önemli Türk-İslam ahlakı davranışlarındandır. Hasta ölmüşse, çenesi bağlanır, gözleri kapatılır, edep yerleri örtülür, yıkanıncaya kadar Kuran-ı Kerim okunur. Cenazenin yıkanması; Gasilhanede din görevlilerince, erkeği erkek, kadını kadının yıkaması şeklinde olur. Cenaze kapalı yerde yıkanmalı. Ücretsiz yıkanması daha uygundur. Su olmazsa ölüye teyemmüm ettirilir. Ölü yıkanınca usulüne uygun kefenlenir, yakınlarına teslim edilir. Daha sonra cenaze namazının kılınacağı yere (Cami’ye) getirilir. İmam cenaze namazını kıldırır, sahiplerine teslim eder, daha sonra defin yerine getirilir. Cenazenin taşınması sessizlik içinde, hızlı bir şekilde yapılır. Kabrin başına getirilen cenaze (meyyit) yere indirilir. Meyyit yerine konulmadan oturmak, konulduktan sonrada ayakta durmak mekruhtur. Kabir Özelliği : Boyu ölünün boyu, genişliği boyun yarısı, derinliği göğüse kadar, kıble tarafı hafif oyuk olmalıdır. Ölüyü mezara koyan kişiler, “Bismillâhi ve alâ milleti resûlillah” demesi uygun olur. Ölü kabire sağ yan ve yönü kıbleye dönük konur. Kefenin bağı çözülür, usulüne uygun lahit tahta veya kerpiçle kapatılır. Kabirin yüksekliği bir karış oluncaya kadar toprakla kapatılır. Ölünün gömülmesinden sonra taziye başlar. Ölü yakınları taziyeyi kabul için üç gün evde bulunurlar. Taziye ve başsağlığında dua etme ve fatiha suresinin bir defa okunması uygundur. İkinci bir taziyeye gitme uygun olmaz, ancak cenaze yakını ise hazırda bulunabilir. Ölü yakınının yemek vermesi uygun değildir. Ölü evinde yemek vermek, diğer akrabalara ve komşularca olması uygundur. güzel söz söylenmesi, muhtaç olanlara yardımda bulunulması, uzakta olanlara telefon edilmesi, ahlâki görevlerdendir. Peygamber efendimiz “Hısım ve akraba ile alakayı kesenler cennete giremez.” buyurmuşlardır. İslam ahlâkında akrabalardan sonra komşular gelir. Komşularımızı hiçbir zaman rahatsız etmemeliyiz, dinimiz gereği komşularımızın üzüntüsü üzüntümüz, sevinci sevincimiz olmalıdır. Komşuluk hakkı yönünden, peygamber efendimiz de “Allah’ ve ahiret gününe inanan komşusuna eziyet etmesin.” buyurmuşlardır. Yine efendimiz komşusu açken tok yatanın davranışının hoş görülemeyeceğini buyurmuşlar. İslam ahlâkında, misafirlere güler yüz ve tatlı sözler söylemeliyiz, ikramda bulunmalıyız, ihtiyaç varsa, imkânımız da varsa misafirin ihtiyacını karşılamalıyız. Eğer bir yere misafirliğe gideceksek ziyaret için uygun bir zaman seçmeliyiz, sık sık sıkıcı ziyaretlerden kaçınmalıyız, ziyaret edilecek yere önceden haber vermeliyiz, ziyarete gideceğimiz zaman temiz elbiselerimizi giymeliyiz, kılık ve kıyafetimiz uygun olmalı, tıraş olmalıyız. Misafirliğe gittiğimiz yerde ikram edilenlere teşekkür etmeliyiz, ev sahibinin sevinç ve kederine ortak olmalıyız. İslam’da, selamlaşmak da çok önemlidir. Selamlaşma Müslümanlar arasında sevgi ve dostluğu pekiştirir, selam vermek sünnet, selam almak farzdır. Selam Allah’ın isimlerindendir. Selam, her türlü afet, bela ve kötülüklerden uzak olmak anlamındadır. Selam verirken, genç yaşlıya, arkadan gelen önden gidene, az olanlar çok olanlara, dışarıdan gelen oturanlara selam vermelidirler. Namaz kılana, uyuyana, tuvalette olana, Kur’an okuyana, Kur’an’ı dinleyenlere selam vermek mekruhtur. Hutbe dinleyene selam verilmez. İslam’da, vatana olan görevimizi, imandan kabul etmiştir. Vatanımıza karşı görevimizin esasını askerlik teşkil etmektedir. Askerlik milli olduğu kadar da dini bir görevimizdir. Vatana karşı görevlerimiz arasında, vatanımızın kalkınmasını, milli ekonomiyi korumamızı, üretimi artırmamızı, vergilerimizi ödememizi dinimiz emretmiştir. Dinimizde, topluma ait görevlerimiz de mevcuttur. Toplumun tüm fertlerinin birbirine ait sorumluluk ve görevleri vardır. İşte -Samimiyetle Allah rızası için dinî görevlerini yerine getiren, -Müslüman idarecilere samimi davranan ve itaat eden, -İslam toplumunun birliğini ve bütünlüğünü koruyan müminlerin İslam'a hıyanet etmeyeceğini, kalplerinden İslam'ı atmayacağını bilin. Bütün müminler gelecek nesilleri, İslam ile şereenmemiş insanları İslam'a davet ederek İslam'ı tebliğ ve davet görevini yerine getirmelidirler. (32) Benim dışımda benden sonra peygamber görevlendirilmeyecektir. Sizin dışınızda ümmet de olmayacaktır. Rabbinizi ilah tanıyın, candan Müslümanlar olarak Rabbinize teslim olun, saygıyla Rabbinize kulluk ve ibadet edin. Rabbinizin şeriatine boyun eğin, adabına, erkanına riayet ederek beş vakit namazı aksatmadan aşikare kılın. Vicdanı, serveti, sosyal bünyeyi arındıran, berekete vesile olan zekatı verin. Ramazan orucunu tutun. Yöneticilerinize itaat edin ki Rabbinizin cennetine girersiniz. (33) Ey İnsanlar! Yarın Beni size soracaklar. Ne dersiniz? Peygamberlik görevimi yerine getirdim mi? Vazifemi yaptım mı? (Orada bulunanlar, ‘evet yemin ederiz ki, tebliğ ettin, bize tavsiyelerde ve öğütlerde bulundun, böylece şehadet ederiz' dediler).-Şahit ol ya Rabbi, şahit ol ya Rabbi, şahit ol ya Rabbi... Size selam ve selamet diliyorum, Allah'ın rahmet ve bereket ihsanını niyaz ediyorum. (34) (Sonra insanlara veda etti. Bunun üzerine insanlar, ‘bu veda haccı' dediler).